Neden onun o kentte olması bana huzur veriyordu ki? Sanki bir hemşerimi ziyarete gidecekmişim gibi bakmaya başladım olanlara. Dilleri farklı evet, iklim soğuk evet ama Nazım Hikmet Moskova'daydı daha ne olsundu.
Moskova'ya yerleşir yerleşmez soğuğa rağmen koştum Nazım'ın mezarının olduğu Novodeviçi Mezarlığına. Sizi kıskandırmak gibi olmasın ama oturduğumuz eve çok yakın. Bu yüzden gide gele hacı oldum sayılır. (Şaka)
Moskova'ya gezi için gelenlere tavsiyem ise tabiki metro. Moskova'da yaşayanlar için metro candır. Onsuz bir yere gitmek akıl karı değildir. Metronun kırmızı hattı üzerinde bulunan Sportivnaya istasyonundan inip birinci çıkıştan çıkınca sağa dönün. Dümdüz ilerleyin. Karşınıza bir park alanı çıkacak. Parkın karşısında kırmızı tuğlalı girişi ile Novodeviçi Mezarlığını göreceksiniz. Bu mezarlık 16.yydan kalma Novodeviçi Manastırı'nın bitişiğinde. Mezarlık 1898 yılında Ivan Maşkov tarafından dizayn edilip açılmış. Müze gibi. SSCB devrinden beri Kremlin duvarının dibine gömülen birkaç isim hariç siyasetten sanata tüm ünlü isimler burada. Her mezar taşı orjinal bir heykel. Yakılıp külleri duvarlardaki vazolara konulanlar dahil 27 bin kişinin mezarı Novodeviçide.
Boris Yeltsin'in meezarı |
Nikulin'in mezarı |
Vera'nın mezarı |
...“Vera’yı yeniden gördüğümde, beyaz porselen bir vazonun içinde bir avuç kül halindeydi.
Novodeviçye’ye sevdiklerinin avucunda getirilmişti.
Öldükten sonra sevdiği adamın üzerine külden bir battaniye gibi örtülmeyi vasiyet etmişti.
Daha güzelini yaptılar: Onu, Nâzım’ın mezarında, Şair’in kalbinin hizasında açılan küçük bir çukura gömdüler.
Böylece Vera, son yıllarını geçirdiği o kalbe ebediyen mıhlanmış oldu.
Kalp kalbe yattıkları mezara çiçekler bıraktık.
Ve son deminde, Nâzım’ın hasretle yanan kalbine girerek oradan yeniden püsküren şiirlere ilham veren bu kadına şapka çıkarttık.”...
Novodeviçye’ye sevdiklerinin avucunda getirilmişti.
Öldükten sonra sevdiği adamın üzerine külden bir battaniye gibi örtülmeyi vasiyet etmişti.
Daha güzelini yaptılar: Onu, Nâzım’ın mezarında, Şair’in kalbinin hizasında açılan küçük bir çukura gömdüler.
Böylece Vera, son yıllarını geçirdiği o kalbe ebediyen mıhlanmış oldu.
Kalp kalbe yattıkları mezara çiçekler bıraktık.
Ve son deminde, Nâzım’ın hasretle yanan kalbine girerek oradan yeniden püsküren şiirlere ilham veren bu kadına şapka çıkarttık.”...
Ben mezarını ilk ziyaretimde ellerimin üşüdüğünü hissetmedim. Tuhaftı, kalbim üşüdü sanki. Vera'sı da külden bir battaniye gibi örtmüştü üstünü. Yalnız değildi ki, üşümüyordu da.
Kulaklarımda en sevdiğim şiiri: Yaşamaya Dair
Kulaklarımda en sevdiğim şiiri: Yaşamaya Dair
Hatta kulaklığınızı takın, youtubedan Genco Erkal'ın sesiyle dinleyin bu harika şiiri. Uyarmadı demeyin, ağlamanız olası.
"Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için... "
Adamcağız memleketim, memleketim derken ülkesine hasret öldü gurbet ellerde.
"Bütün kapıları kapalı üstüme
Bütün perdeleri inik,
Ne bir mendil mavilik,
Ne bir avuç yıldız.
Bizi burda mı bastıracak ölüm
Biz bu şehirden gülüm
Çıkamayacak mıyız?" diye uğruna şiirler yazdığı ülkenin vatandaşlığından 1951 yılında çıkarıldı. 1963 yılında şiirinde yazdığı gibi ülkesine kavuşamadan öldü gitti. 13 yıl hapis yattı. Dilekolay koskoca 13 yıl! Sonra 49 yaşında iken, ciğerlerinden, kalbinden rahatsız olduğu halde askere alınmak istendi. Askerlik bir bahaneydi. Zorlayacaklardı onu, harcayacaklardı. Nazım Hikmet askerden kaçarken öldü diyeceklerdi. Bu kumpas sebebiyle, çok sevdiği oğlunu ve Münevver'i, memleketini arkasında bırakarak Moskova'ya gelmek zorunda kaldı. Kaçmasaydı ölecekti.
"Memleketim, memleketim, memleketim,
Ne kasketim kaldı senin ora işi,
Ne yollarını taşımış ayakkabım.
Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
Enfarktında yüreğimin,
Alnımın çizgilerindesin memleketim,
Memleketim,
Memleketim..."
Mezarlığın hemen yanında Novodeviçi Manastırı var. Mezarlığın içinden geçerek o manastırın bahçesini de dolaşabilirsiniz. Kapı açıksa şayet. Önünden aşağıya inin ve mezarlığın hemen arkasındaki göletin etrafında yürüyüşe çıkın. Açın Memleketim şiirini de youtubedan Zuhal Olcay'ın sesiyle dinleyin ama, benim gibi salya sümük dolanın şimdi. Bir de 3 Haziran'da Nazım'ın Ölüm Yıldönümü Etkinliklerinde ziyaret edip, mezarı başında beyaz güvercin uçurdunuz mu tamamdır. Hadi hepinize iyi gezmeler.
Not: Fotoğraflar için aşağıya doğru bi bakın lütfen. Çok fotoğraf vardı, hangisini koyacağımı şaşırdım.
Not: Fotoğraflar için aşağıya doğru bi bakın lütfen. Çok fotoğraf vardı, hangisini koyacağımı şaşırdım.
3 Haziran Nazım Hikmet'i Anma Etkinliklerinden |
3 Haziran Nazım Hikmet'i Anma Etkinliklerinden |
3 Haziran Nazım Hikmet'i Anma Etkinliklerinden |
Nazım Hikmet Ran'ın mezarı |
Nazım Hikmet Ran'ın mezarı |
Nazım Hikmet Ran'ın mezarı |
Nazım Hikmet Ran'ın mezarı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Mezarlığı |
Novodeviçi Göleti |
Göletten görünen Novodeviçi Manastırı |
Göletten görünen Novodeviçi Manastırı |
Göletten görünen Novodeviçi Manastırı |
Göletten görünen Novodeviçi Manastırı |
Göletten görünen Novodeviçi Manastırı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder