Bizde
tatil deyince nasıl güney aklımıza geliyorsa, İran’da
yaşayanlar için de şimal yani kuzey aynı anlamı ifade ediyor.
Karadeniz iklimine ve doğasına çok benziyor. Biz de tüm kıyıları gezemeyecek olsak da, kendimize bir rota çizdik ve düştük yollara...
İran’da
bir eyelet sistemi var. Kaldığımız süre boyunca, Doğu
Azerbaycan, Kazvin, Erdebil, Zencan ve Gilan eyaletlerinin
merkezlerini görme fırsatımız oldu. Doğu Azerbaycan’ın
merkezi Tebriz, Gilan’ınki Reşd, diğerlerinin ise eyelet
isimleriyle aynı.
İran'daki eyaletler |
Hazar gezimizin rotası |
Hazar
kıyılarına yaptığımız yolculuk sırasında diğer eyaletlerin bazılarını da gördük. Yolculuk uzun ve trafiğin keşmekeşinde biraz zor.
Müthiş bir araç trafiği var. Trafik lambaları var ama her yönden
araçlar durmayacaklarmış gibi ilerliyorlar. Nasıl geçeceğiz
diye panik yaparken, gideceğin yönü belli ettiğin anda o yöndeki
bütün araçlar yol veriyor. Bizde böyle bir durum görmek pek
mümkün değil. Yol benim, geçemezsin, arayı kapatayım araç
girmesinler yok. Bağıran, çağıran, korna çalan yok. Sanki
yazılı olmayan bir trafik kanunu var ve tıkırında işliyor. Bir
sure sonra alışıyorsunuz zaten. Yol boyunca bir kaç trafik
kazasına şahit olduk. Can kaybı yoktu. Araçlarda çok hasar olmuş
olsa bile, insanların sinirlenmemesini ve sakince “Bağışla”
diyerek arabalarına binip gitmelerini ömrüm boyunca
unutamayacağım. Levyelerin çıkmasını, bağrış çağrışların
yükselmesini, insanların birbirini boğazlamasını bekledim. Alışık olduğum manzara buydu çünkü. Sakin tavırlarına hayran kaldım.
Bir
de tam bir polis devleti olduğunu anladım. Her yerleşim biriminin
öncesinde ve sonrasında yollarda rampalar oluyor. Mecburen
yavaşlayıp polis kontrolünden geçiyorsunuz. Bu rampalara
gerçekten dikkat edin, hiç tahmin etmediğiniz yerlerde de
karşınıza çıkabiliyor. Polisler kuralların sıkı takipçisi.
Tebriz’de bu konuda bir sıkıntı yaşamadığımız halde, dönüş
yolunda gecenin bir yarısı polis tarafından durdurulduk. Kurallara
uymamışız. Hatalı sollama yapmışız. Plaka yabancı
olduğu için de durdurmuş olabilirler. Türk olduğumuzu,
konsolosluğa dönemiz gerektiğini söyledikten sonra, arabayı
alıkoymayla ilgili şakalar yaptılar ama en fazla beş dakika sonra
gönderdiler.
Yol boyunca tuvalet ihtiyacınızı karşılamak isterseniz, temiz
bir tuvalet bulmayı beklemeyin. Türkiye’de en çok neyi özledin
deseler, tuvaletlerini derim. Maalesef bu konuda en turistik yerde
bile sıkıntı yaşayabilirsiniz.Bu notu da ekledikten sonra artık
yolculuğa başlayabiliriz.
Astara'nın sisli tepelerine doğru yola çıktık. Geçtiğimiz güzergahtaki yerleşim birimlerinin renkliliği dikkatimi çekti. Çatılar rengarenk. Kurallardan ve baskıdan bunaldıkları için, bu şekilde bir dışa vurum yapıyorlar belki de. Pembe, sarı, yeşil, morun en fosforlusundan boyanmış çatılar, duvarlar bana göre çok güzeldi.
İlk durağımız Astara oldu. Buraya gitmeyi planlıyorsanız, teleferiğin çalıştığı zamana denk getirmeye çalışın. Kışın çalışmıyor. Tepeye çıktığınızda Tebriz’in kızıl dağlarından sonra alabildiğine yeşil görüyorsunuz. Havası çok temiz. Piknik yapmayı seven İran halkı çadırlarını kuruyorlar. Çadırlardan bazılarının Türk malı olduğunu gördüm. (Alışveriş için sık sık Türkiye'ye gidiyorlar.) Pikniği her yerde yapabilirler. Yol kenarında gördükleri bir tutam çim üzerinde dahi bu mümkün. Astara’da da bizim arabayı park ettiğimiz yerin hemen yanına kurdular. Aslında bu alışkanlıkları hoşuma gidiyor. Havaların iyi gittiği her günü aileleriyle birlikte vakit geçirmek için fırsat biliyorlar.
Astara'daki teleferik |
Astara'da teleferik |
Astara'da bahar |
Astara'da kış |
Yol kenarında piknik yapan aileler |
Piknik yapan aileler |
Teleferik ziyaretinden sonra Astara'nın sahiline indik. Burada'da herkes dışarıda piknik yapıyordu sanki. Denizi çok temiz değildi. Sahil de öyle. Hatta çer çöpün içine kurulmuş çadırlar da vadır. Sahilin insanlara verdiği rahatlık göze çarpıyordu. Sevgililer kayık sefasında, gençler kızlı erkekli dolaşıyor, aileler tıpkı bizdeki gibi mangal keyfindeydi.
Astara sahili |
Astara sahili |
Astara sahili |
Biz de sahilin büyüsüne kapılıp çay molası verdik. Denize çok yakın olan masalardan birine geçer geçmez birisi koşuverdi. Türkiye'den geldik dememizle beraber yüzler daha da gülümsedi. Koca bir demlik çay bitiverdi masada. Çaycı amcayla sıcak bir sohbete daldık. Etrafımıza gençler de geldi. Fotoğraf makinelerimiz dikkatlerini çekti. İran'da şaşırmayacağınız bir soru: "Neçedir?" Fiyat sorup, kendi ülkeleriyle kıyaslama yapmaya bayılıyorlar. Çayla ısındıktan sonra, biraz fotoğraf çektik. Gençlerin ATV motorlarıyla eğlencelerine tanık olduk ve yine düştük yollara...
Astara sahili |
Astara sahili |
Astara sahili |
Sonraki durağımız İran’ın kuzey doğusunun uç noktası olan Erdebil
şehriydi. Erdebil şehrinden sonra artık Azerice konuşulan
bölgelerin sonuna geliyorsunuz. Erdebil’in balı meşhur. Bal
almak için çarşıda durduk ve bir aile yanımıza geldi.
Sohbet etmek istiyorlardı. Erdebil’den Antalya’ya kaç km? Kaç saatte
gidilir? Bizim plakamız hangi kente ait? gibi sorular.
Elimizden geldiğince cevaplamaya çalıştık. Balı aldığımız
amca emekli bir öğretmendi. Balın gerçek bal olup olmadığını
sorduğumuzda bize çok dürüst cevaplar verdi.” Kim der ki bu bal
tamamen tabiidir, o kişi yalan söyler.”
İçine şeker
katmıyormuş ama petek bal mumundanmış. Dürüstlüğüyle bizi
etkileyen amcamız bize çay da ısmarladı. Sıcakkanlı ve misafirperverlikleriyle beni yine şaşırtmadılar. Yolumuz uzun, istikamet Reşt dedik ve amcaya veda ettik.
Azerbaycan sınırına çok yakın bir yerden de geçtik. Bir taraf dikenli tellerle çevrilmiş, diğer taraf ise orman...
Azerbaycan sınırına çok yakın bir yerden de geçtik. Bir taraf dikenli tellerle çevrilmiş, diğer taraf ise orman...
Azerbaycan-İran sınırı |
Erdebil-Reşd arasındaki yolu gündüz gitmenizi tavsiye ediyorum.
Doğası gerçekten çok güzel.
Gilan
Bölgesi, İran’ın kuzeyinde, Hazar Denizi boyunca uzanan eyaleti.
Baş şehri de Reşt kenti. Astara’da ve Erdebil’de Türkçe
konuşabildiğimiz halde, yukarı doğru çıktıkça konuşamadık.
Duyduğum dil Kürtçe’ye çok benzerdi. Sonra öğrendim ki, bu
eyalette İrani dillerden Gilekçe ve Talişçe konuşuluyor. Bu
diller Kürt dillerinden özellikle Zazaki ile benzerlikler içeriyor.
Talişler genellikle yüksek yerlerdeki köylerde yaşıyorlarmış.
Mezhep olarak Gilekler Şii, Talişler ise ağırlıklı olarak Sünni
mezhebine tabilermiş. Daha önceleri eyaletin ismi; Gilan &
Talişistan iken Talişlere karşı yapılan asimilasyon
politikalarına paralel olarak eyaletin ismi de sadece ‘Gilan’
olarak değiştirilmiş. Talişler zorunlu göçe maruz bırakılmış
ve Talişlerin köylerine Şii Azeri ve Gilekler yerleştirilmiş.
Benzer asimilasyon politikaları İran’ın her tarafında diğer
Sünni halklara da uygulanıyor. Tıpkı Sünni Türkmen, Kürt ve
Beluçilere yapıldığı gibi.
Gilan
Bölgesi iklim olarak Türkiye’deki Doğu Karadeniz Bölgesi gibi.
Hatta insanları da Doğu Karadeniz insanına da benziyordu.
Her
yönden çok benziyordu bizim Karadeniz’e. Yoğun olarak çay bahçeleri
vardı. Bol yağışlı ve serin olduğu için özellikle yaz aylarında
ülkenin diğer bölgelerinden turist akınına uğruyormuş. Yakın olması
sebebiyle hafta sonları Tahranlıların akın ettiği yermiş aynı
zamanda. Çadırını alan buraya kamp kurmaya geliyormuş. (Doğa
manzarasını izlemek için çok ideal kamp yerleri var, tavsiye
edilir.)
Kuzeye
doğru çıktıkça, sosyal anlamda rahatladıklarına şahit
olduk.(sahil etkisi) Parklarda genç erkekler ve
kızlar gitar eşliğinde şarkılar söyleyip eğlenebiliyorlar ve
buna itiraz eden kimseler gözükmüyordu ortalıklarda. Burası
İran’ın en rutubetli şehirlerinden. Akşam kalmayı
planlıyorsanız, kıyafetlerinizi ve kalacak yeri buna göre
ayarlamanızı tavsiye ederim.
Reşt
şehir merkezinde gezilecek yerler az. Asıl gezilecek yerler şehrin
dışında. Onun için uygun bir fiyata bir taksiciyle
anlaşabilirsiniz. Bu bölge için muhakkak bir araç tahsis
edilmeli. Hem çok yağışlı olması sebebiyle hem de gezilecek
yerlerin birbirlerine uzak olması bunu zorunlu kılıyor. Aksi
taktirde bir Masouleh köyüne gitmek için saatlerce köyün
minibüsünü bekleyebilirsiniz.
Biz
arabamızla Anzali’ye ve Masouleh köyüne gittik.
Gezilecek
yerler:
-
Khaher-e Emam Reza : Şiilerce kutsal kabul edilen, Şii
imamlarından İmam Rıza’nın kız kardeşlerinden birinin medfun
olduğu yerdir. (Gitmeniz çok da gerekli değil.)
-
Park-e Mellat: Bu şehir parklarıyla meşhur. Ve bu
parkların en güzeli de bu park. Burada yerel insanlarla sohbet edebilirsiniz.
-
Anzali : Burası şehrin dışındaki Hazar Denizine kıyısı
olan kasabası. 1.5 – 2 saat sürüyor.
-
Masouleh Köyü: Çok yoğun yerel turist alıyor. Otantik
bir Karadeniz köyü gibi. Masouleh’de Glekçe değil de Taliş
dili konuşuluyor. Her dem üzerinde sislerin olduğu, yağmurun
eksik olmadığı bir köy.
-
Şehir Merkezinin Dışındaki diğer yerler: Lahican,
Deilaman, Lonak (Ormanı ve dağ manzarası güzelmiş) ve Ruthan
Kalesi gidilebilecek diğer yerler.
ANZALİ
Anzali, çok güzel bir sahil kenti. Aynı zamanda işlek bir liman. Biz sahildeki Pars Otel'de kaldık. Türkçe ve İngilizce anlaşmak oldukça zor. Kahvaltı dahil mi değil mi öğrenebilmek için epey çaba sarf ettik. Otel fiyatı oldukça makul. Çok konforlu değil ama denize bakan bir oda olması bize yetiyor.
Odadan manzarayı şuradan izleyebilirsiniz.
Link: http://www.youtube.com/watch?v=b_tq9ln9smQ&feature=youtu.be
Sahilde insanlar yürüyüş yapıyorlardı. Sıra sıra bir sürü kafe vardı ve gençler hep birlikte oturup nargile içiyorlardı. Kızlar dahil. Gördüğüm manzara karşısında şaşırdım aslında. Kıyafetler dışında her şey Türkiye'de olduğu gibiydi. Sahilde çekirdek çitletenler manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Neşeli, rahat, cıvıl cıvıl bir sahil kentiydi. Kebaplar harikaydı. Ne yiyeceğimize karar veremedik. Türkçe bilen birisini bulmak Tebriz'deki gibi kolay değildi tabi. Allah'tan mutfakta çalışan birisi Azeriymiş. Derdimize derman oldu. Balığı meşhurmuş dediler ama, kebap kokularının etkisiyle tercihimizi kebaptan yana kullandık.
O gece güzel bir uyku çektikten sonra, ertesi gün erkenden Masouleh köyünün yolunu tuttuk. Hava biraz yağmurluydu. Mis gibi toprak kokusunu çekerek köye vardık. Yol boyunca yeşilin binbir tonu, çay bahçeleri, şelaleler ile tam bir görsel ziyafet yaşadık. Bu köyün özelliği evlerin yapılış biçimiydi. Her evin çatısı, diğer evin bahçesini oluşturuyordu. Kimse kimsenin manzarasını kapatmıyordu. Dik merdivenlerle evlerin arasında ilerledik. (Uygun bir ayakkabıyla gelin. Yorucu bir çıkışı var.)
Çatılarda volta atan erkekler, sisten zar zor seçilebiliyorlardı. Bir caminin tüm avlusu şehitlik biçimindeydi. (Şehitlerine gerçekten de çok değer veriyorlar.) Restoranları, hediyelik eşya satıcıları ile tipik turistik bir yer. Orada epey vakit geçirdik. Şamil kebabı denedik. Oldukça leziz. Masouleh köyü ile ilgili bir videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=-53vlUOgoe0
İniş kolay. Karadeniz'de olduğumuzu bize hissettiren Masouleh'e teşekkürlerimizi sunarak Kazvin ve Zenjan üzerinden Tebriz'e geri döndük. Yolunuz bir gün İran'a düşerse, mutlaka Hazar kıyılarına uğrayın. Hepinize iyi gezmeler...
Odadan manzarayı şuradan izleyebilirsiniz.
Link: http://www.youtube.com/watch?v=b_tq9ln9smQ&feature=youtu.be
Sahilde insanlar yürüyüş yapıyorlardı. Sıra sıra bir sürü kafe vardı ve gençler hep birlikte oturup nargile içiyorlardı. Kızlar dahil. Gördüğüm manzara karşısında şaşırdım aslında. Kıyafetler dışında her şey Türkiye'de olduğu gibiydi. Sahilde çekirdek çitletenler manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Neşeli, rahat, cıvıl cıvıl bir sahil kentiydi. Kebaplar harikaydı. Ne yiyeceğimize karar veremedik. Türkçe bilen birisini bulmak Tebriz'deki gibi kolay değildi tabi. Allah'tan mutfakta çalışan birisi Azeriymiş. Derdimize derman oldu. Balığı meşhurmuş dediler ama, kebap kokularının etkisiyle tercihimizi kebaptan yana kullandık.
O gece güzel bir uyku çektikten sonra, ertesi gün erkenden Masouleh köyünün yolunu tuttuk. Hava biraz yağmurluydu. Mis gibi toprak kokusunu çekerek köye vardık. Yol boyunca yeşilin binbir tonu, çay bahçeleri, şelaleler ile tam bir görsel ziyafet yaşadık. Bu köyün özelliği evlerin yapılış biçimiydi. Her evin çatısı, diğer evin bahçesini oluşturuyordu. Kimse kimsenin manzarasını kapatmıyordu. Dik merdivenlerle evlerin arasında ilerledik. (Uygun bir ayakkabıyla gelin. Yorucu bir çıkışı var.)
Çatılarda volta atan erkekler, sisten zar zor seçilebiliyorlardı. Bir caminin tüm avlusu şehitlik biçimindeydi. (Şehitlerine gerçekten de çok değer veriyorlar.) Restoranları, hediyelik eşya satıcıları ile tipik turistik bir yer. Orada epey vakit geçirdik. Şamil kebabı denedik. Oldukça leziz. Masouleh köyü ile ilgili bir videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=-53vlUOgoe0
İniş kolay. Karadeniz'de olduğumuzu bize hissettiren Masouleh'e teşekkürlerimizi sunarak Kazvin ve Zenjan üzerinden Tebriz'e geri döndük. Yolunuz bir gün İran'a düşerse, mutlaka Hazar kıyılarına uğrayın. Hepinize iyi gezmeler...
Masouleh köyü yolu |
Masouleh köyü yolu |
Masouleh köyü yolu |
Masouleh köyü yolu |
Masouleh köyü yolu |
Masouleh köyü yolu |
Masouleh yolu üzerindeki çay bahçeleri |